HAŞHAŞ ALIMINDA ŞUURLULUK VE CEZA EHLİYETİ DURUMU
Prof. Dr. Agabey Sultanov[1], Uz. Dr. Aras Manuçeri-lalei[2], Uz.Dr.Tahir Özakkaş[3]
Haşhaş kullanımıyla ilgili literatürde birçok bilgi mevcuttur.Ancak literatürdeki bilgiler zaman zaman birbirleriyle çelişmektedir. Bazen”haşhaş beyne ileri derecede zararlıdır” denilirken bazı durumlarda “glukom, kan hastalığı ve aıds gibi hastalıklarda az dozda alınırsa iyi geleceğinden bahsedilmektedir.
Tehlikeli davranışların oluşmasında haşhaş intoksikasyonunun rolüne yönelik yapılan araştırmalar yeterince fazla değildir.
Azerbaycan’da şu anda alkolizm aktüel ciddi bir problem olarak kabul edilmemektedir.Ancak bunu uyuşturucu maddeler,özellikle haşhaş için söylemek mümkün değildir.
Uzun yıllar yaptığımız araştırmalar göstermiştir ki;10 yıldan fazla haşhaş kullanan bazı şahıslarda apatik ve küntlük belirtilerinden başka psikopatolojik semptomlar görülmüyor. Böyle şahıslarda çoğu zaman topluma uyum sağlama ve iş yapabilme kabiliyetini muhafaza etme mümkün olmamaktadır. Bununla birlikte uzun yıllar haşhaş kullanma sonucu psikososyal aktivitesi düşmüş,kişiliği değişmiş şahıslarda vardırki, psikiyatristlerin veya adli tıp organlarının gözetimi altına hiç girmemiştir. Psikiyatrik araştırmalarda ve gözlemlerde ilk defa az dozda haşhaş alımından sonra şiddetli psikotik duruma düşen şahıslarında olduğu görülmüştür. Klinik takiplerimizde bir müddet sonra akut psikotik belirtilerin azaldığı veya kaybolduğu ,ancak hastalık belirtilerinin şizofreniye benzer karakter taşıyarak uzun müddet devam ettiği gözlemlenmiştir.
Haşhaş alan şahısların toplumsal davranışları ve suça yönelimleri konusunda tartışmak gerekir. Bütün bunlarla ilgili olarak yapılan adli psikiyatri raporlarının sonuçları ilginçtir:Suç işlemiş şahısların hareketlerinin derin analizi neticesinde bazen onlar şuurlu sayılmış ve suçlu kabul edilmişlerken bazı durumlarda ise şuursuz sayılmışlardır. Ayırıcı teşhisin ortaya konması ve mümkün derecede profilaktik tedbirlerin alınması amacıyla haşhaş alımı sonucunda suç işlemiş ve adli tıp merkezine gönderilmiş 138 şahıs üzerinde araştırma yapılmıştır. Bunlardan 35 şahıs şuursuz sayılmış 103 tanesi şuurlu kabul edilmiştir. Bütün şahıslar erkek olup yaşları 25-33 arasındadır.
Psikotik durum bazen direkt olarak haşhaş alımından sonra or taya çıkarken bazı durumlarda ise haşhaş alımıyla birlikte başka psişik hastalıkların ortaya çıkarılmasına neden olmuştur.Haşhaş alımına bağlı psikozların klinik görünümleri için çoğu zaman polimorf psişik bozukluklar karakteristiktir.
Bu dönemlerde hallüsinatör-paranoid belirtiler,affektif bozukluklar, düşüncenin bozulması(çoğu zaman delirler)şeklinde belirtiler ortaya çıkar. İntoksikasyon psikozunun şizofreniye benzer tiplerine de sıkça raslanmaktadır. Bu tip belirtiler sanki şizofreninin şiddetli atak dönemlerini hatırlatır. Endojen psikozları hatırlatan belirtiler arasında; bedenin muhtelif bölgelerinden verbal hallüsinasyonlar, tesir ve takip sanrıları,dahilik ve istidatla ilgili granduöz hezeyanlar , vergi sahibi olmakla ilgili mistik fikirler vardır. Şuurlu kabul edilen 103 kişi iki grupta değerlendirilmiştir. Birinci grupta haşhaş etkisi altında suç işlemiş şahıslar mevcuttur. İkinci grupta ise haşhaş etkisi kalktığı zamanlarda suç işleyen şahıslar vardır. Haşhaş etkisi; öfori, psikomotor aktivasyon, bazen anksiyeteli korku ile birlikte giden şiddetli hareketli rahatsızlık hissiyle karakterizedir.
Adli psikiyatri değerlendirmesi için gönderilen şahsın, kişilik özelliklerine, sosyal şartlarına ve kişinin toplumda tuttuğu statüsüne özellikle dikkat edilmiştir. Belirtmek lazımdır ki; muayene edilen bütün şahıslarda bu veya başka tipte ifade edilen karakter bozuklukları gözlenmiştir.
Klinik muayene göstermiştir ki; haşhaş alımıyla suç işlemiş şahıslar için temel özellik emosyonel labilliktir. Ayık vaziyette suç işleyen şahıslar içerisinde ise psikopatik kişilik özelliklerine haiz şahıslar çoktur. Suç işleme karakter bozukluğu ve uyuşturucu kullanımı arasındaki ilişki şu şekilde izah edilebilir: Emosyonel labillik durumundaki şahıslar uyuşturucu etkisine maruz kalırken psikomotor aktivasyona geçmekte, affektivitesini kontrol edemeyerek impulsif hareketlere yönelmekte sonuçta şahıslar suç işlemektedirler.
Ayık vaziyette iken bu tip şahıslar kendi hareketlerinin neticesini anlama kabiliyetini yitirmemektedirler.
Bilinmektedir ki; anti-sosyal kişilik bozukluğu olan şahısların esas özelliklerinden biri topluma karşı yönelmiş saldırgan davranışlardır.
Bu durumda haşhaş etkisine bağlı sarhoşluğun büyük önemi yoktur. Belirtmek lazımdır ki; birinci grupta da anti-sosyal kişilik özelliği gösteren şahıslar mevcuttur.
Paranoid tipli şahıslarında her iki grupla ilişkileri ortaya konmuştur. Şüpheye, keşif iddialarına eğilimi olan şahıslar hem haşhaş etkisindeyken hem de ayıkken suç işleyebilirler. Ayık vaziyette suç işleyenler içerisinde şizoid karakterli şahıslara çok rastlanır. Böyle şahıslar daha çok hırsızlık,uyuşturucu madde bulundurmakla ve satmakla cezalandırılırlar. Kendi içine kapanma belirtileri ve emosyonel karakterleri nedeniyle bu tip şahısların haşhaş alımına bağlı suç işlemeleri karakteristik değildir. Belirtmek lazımdır ki anksiyeteye korkuya eğilimi olan şahıslar suçu sadece haşhaş etkisi altında yapabilirler.
Bunun sebebi,haşhaşın etkisi altında bulunan bu tip şahıslardaki aksiyete, korku, kendine güvensizlik, zayıflık hisleri azalmakta veya yok olmakta onun yerine bilinç dışındaki arzular güçlenmekte ve kuvvet bulmaktadır. Cinsel karakterli suçların (zorlamak, exhibisyonizm) böyle şahıslar tarafından oluşturulması bu nedenledir. Histerik anankastik himayeye ihtiyacı olan şahısların sayısı az olduğundan bu iki grup arasındaki farklı özellikleri ortaya çıkarmak mümkün olmamıştır.
Sosyal şartlara göre her iki grupta olan şahıslar şehirde yaşıyor, bu yüzden sosyal ilişkileri ve kriminal şartlarla bağlantıları geniş oluyor.
Malumdur ki;kişiliğin oluşmasında ailenin,anne babanın ve yakın çevrenin niteliklerinin büyük önemi vardır. Çoğu durumlarda her iki grup içerisinde de anne babanın boşanması ,aile üyeleri arasında münakaşa, maddi imkansızlık, bakımsızlık, yalnız başına kalma, aşırı özgür bırakılma veya haddinden fazla baskı altında tutulma tesbit edilmiştir.
Sebat derecesi her iki grupta da alt seviyededir.Belirtmek lazımdır ki suçu uyuşturucu etkisi altında işleyen şahıslarda sosyal adaptasyon kabiliyeti daha yüksektir. Bu tip kişiler uyuşturucu almadıkları dönemde çalışmakta,sosyal ilişkilere girmekte bazıları ise aile kurabilmektedir. Bu duruma göre de haşhaş alınması bu tip şahıslarda devamlı değil epizedik karakter taşımaktadır. Bununla bağlantılı olarak da narkotik maddeye dayanabilme seviyesi inmekte,kısa müddette az miktarda haşhaş alımından sonra uyuşturucu etkisi ortaya çıkmaktadır.
Ayık vaziyette suç işlemiş şahıslar arasında çoğu durumlarda devamlı uyuşturucu madde alan şahıslar mevcuttur.İncelemeler göstermiştir ki bu tip şahıslar suç işleme anında kendi üzerlerindeki nezareti yitirmemeye çalışmakta ve ancak suçu işledikten sonra haşhaş almaktadırlar.
Netice itibarıyla,ikinci gruba dahil olan ve şuurlu sayılan şahıslarda devamlı ve zaman zaman haşhaş alımından ve alınan haşhaşın miktarına bağlı olmayarak zaman geçtikçe iradenin azalması ortaya çıkmakta ve onlar kriminal yapılı kimliklerinin etkisi altına girmektedirler.
Makalenin yayınlandığı dergi “7 nci Anadolu Psikiyatri Günleri 10-14 Aralık 1997 Palandöken Dedeman Oteli, ERZURUM . Bilimsel Çalışmalar Kitabı. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı & Psikiyatri Derneği Sayfa: 355-356”
Bu çalışma Uz. Dr. Tahir ÖZAKKAŞ tarafından sözel bildiri olarak sunulmuştur.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı
[2] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
[3] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Agabey Sultanov[1], Uz. Dr. Aras Manuçeri-lalei[2], Uz.Dr.Tahir Özakkaş[3]
Haşhaş kullanımıyla ilgili literatürde birçok bilgi mevcuttur.Ancak literatürdeki bilgiler zaman zaman birbirleriyle çelişmektedir. Bazen”haşhaş beyne ileri derecede zararlıdır” denilirken bazı durumlarda “glukom, kan hastalığı ve aıds gibi hastalıklarda az dozda alınırsa iyi geleceğinden bahsedilmektedir.
Tehlikeli davranışların oluşmasında haşhaş intoksikasyonunun rolüne yönelik yapılan araştırmalar yeterince fazla değildir.
Azerbaycan’da şu anda alkolizm aktüel ciddi bir problem olarak kabul edilmemektedir.Ancak bunu uyuşturucu maddeler,özellikle haşhaş için söylemek mümkün değildir.
Uzun yıllar yaptığımız araştırmalar göstermiştir ki;10 yıldan fazla haşhaş kullanan bazı şahıslarda apatik ve küntlük belirtilerinden başka psikopatolojik semptomlar görülmüyor. Böyle şahıslarda çoğu zaman topluma uyum sağlama ve iş yapabilme kabiliyetini muhafaza etme mümkün olmamaktadır. Bununla birlikte uzun yıllar haşhaş kullanma sonucu psikososyal aktivitesi düşmüş,kişiliği değişmiş şahıslarda vardırki, psikiyatristlerin veya adli tıp organlarının gözetimi altına hiç girmemiştir. Psikiyatrik araştırmalarda ve gözlemlerde ilk defa az dozda haşhaş alımından sonra şiddetli psikotik duruma düşen şahıslarında olduğu görülmüştür. Klinik takiplerimizde bir müddet sonra akut psikotik belirtilerin azaldığı veya kaybolduğu ,ancak hastalık belirtilerinin şizofreniye benzer karakter taşıyarak uzun müddet devam ettiği gözlemlenmiştir.
Haşhaş alan şahısların toplumsal davranışları ve suça yönelimleri konusunda tartışmak gerekir. Bütün bunlarla ilgili olarak yapılan adli psikiyatri raporlarının sonuçları ilginçtir:Suç işlemiş şahısların hareketlerinin derin analizi neticesinde bazen onlar şuurlu sayılmış ve suçlu kabul edilmişlerken bazı durumlarda ise şuursuz sayılmışlardır. Ayırıcı teşhisin ortaya konması ve mümkün derecede profilaktik tedbirlerin alınması amacıyla haşhaş alımı sonucunda suç işlemiş ve adli tıp merkezine gönderilmiş 138 şahıs üzerinde araştırma yapılmıştır. Bunlardan 35 şahıs şuursuz sayılmış 103 tanesi şuurlu kabul edilmiştir. Bütün şahıslar erkek olup yaşları 25-33 arasındadır.
Psikotik durum bazen direkt olarak haşhaş alımından sonra or taya çıkarken bazı durumlarda ise haşhaş alımıyla birlikte başka psişik hastalıkların ortaya çıkarılmasına neden olmuştur.Haşhaş alımına bağlı psikozların klinik görünümleri için çoğu zaman polimorf psişik bozukluklar karakteristiktir.
Bu dönemlerde hallüsinatör-paranoid belirtiler,affektif bozukluklar, düşüncenin bozulması(çoğu zaman delirler)şeklinde belirtiler ortaya çıkar. İntoksikasyon psikozunun şizofreniye benzer tiplerine de sıkça raslanmaktadır. Bu tip belirtiler sanki şizofreninin şiddetli atak dönemlerini hatırlatır. Endojen psikozları hatırlatan belirtiler arasında; bedenin muhtelif bölgelerinden verbal hallüsinasyonlar, tesir ve takip sanrıları,dahilik ve istidatla ilgili granduöz hezeyanlar , vergi sahibi olmakla ilgili mistik fikirler vardır. Şuurlu kabul edilen 103 kişi iki grupta değerlendirilmiştir. Birinci grupta haşhaş etkisi altında suç işlemiş şahıslar mevcuttur. İkinci grupta ise haşhaş etkisi kalktığı zamanlarda suç işleyen şahıslar vardır. Haşhaş etkisi; öfori, psikomotor aktivasyon, bazen anksiyeteli korku ile birlikte giden şiddetli hareketli rahatsızlık hissiyle karakterizedir.
Adli psikiyatri değerlendirmesi için gönderilen şahsın, kişilik özelliklerine, sosyal şartlarına ve kişinin toplumda tuttuğu statüsüne özellikle dikkat edilmiştir. Belirtmek lazımdır ki; muayene edilen bütün şahıslarda bu veya başka tipte ifade edilen karakter bozuklukları gözlenmiştir.
Klinik muayene göstermiştir ki; haşhaş alımıyla suç işlemiş şahıslar için temel özellik emosyonel labilliktir. Ayık vaziyette suç işleyen şahıslar içerisinde ise psikopatik kişilik özelliklerine haiz şahıslar çoktur. Suç işleme karakter bozukluğu ve uyuşturucu kullanımı arasındaki ilişki şu şekilde izah edilebilir: Emosyonel labillik durumundaki şahıslar uyuşturucu etkisine maruz kalırken psikomotor aktivasyona geçmekte, affektivitesini kontrol edemeyerek impulsif hareketlere yönelmekte sonuçta şahıslar suç işlemektedirler.
Ayık vaziyette iken bu tip şahıslar kendi hareketlerinin neticesini anlama kabiliyetini yitirmemektedirler.
Bilinmektedir ki; anti-sosyal kişilik bozukluğu olan şahısların esas özelliklerinden biri topluma karşı yönelmiş saldırgan davranışlardır.
Bu durumda haşhaş etkisine bağlı sarhoşluğun büyük önemi yoktur. Belirtmek lazımdır ki; birinci grupta da anti-sosyal kişilik özelliği gösteren şahıslar mevcuttur.
Paranoid tipli şahıslarında her iki grupla ilişkileri ortaya konmuştur. Şüpheye, keşif iddialarına eğilimi olan şahıslar hem haşhaş etkisindeyken hem de ayıkken suç işleyebilirler. Ayık vaziyette suç işleyenler içerisinde şizoid karakterli şahıslara çok rastlanır. Böyle şahıslar daha çok hırsızlık,uyuşturucu madde bulundurmakla ve satmakla cezalandırılırlar. Kendi içine kapanma belirtileri ve emosyonel karakterleri nedeniyle bu tip şahısların haşhaş alımına bağlı suç işlemeleri karakteristik değildir. Belirtmek lazımdır ki anksiyeteye korkuya eğilimi olan şahıslar suçu sadece haşhaş etkisi altında yapabilirler.
Bunun sebebi,haşhaşın etkisi altında bulunan bu tip şahıslardaki aksiyete, korku, kendine güvensizlik, zayıflık hisleri azalmakta veya yok olmakta onun yerine bilinç dışındaki arzular güçlenmekte ve kuvvet bulmaktadır. Cinsel karakterli suçların (zorlamak, exhibisyonizm) böyle şahıslar tarafından oluşturulması bu nedenledir. Histerik anankastik himayeye ihtiyacı olan şahısların sayısı az olduğundan bu iki grup arasındaki farklı özellikleri ortaya çıkarmak mümkün olmamıştır.
Sosyal şartlara göre her iki grupta olan şahıslar şehirde yaşıyor, bu yüzden sosyal ilişkileri ve kriminal şartlarla bağlantıları geniş oluyor.
Malumdur ki;kişiliğin oluşmasında ailenin,anne babanın ve yakın çevrenin niteliklerinin büyük önemi vardır. Çoğu durumlarda her iki grup içerisinde de anne babanın boşanması ,aile üyeleri arasında münakaşa, maddi imkansızlık, bakımsızlık, yalnız başına kalma, aşırı özgür bırakılma veya haddinden fazla baskı altında tutulma tesbit edilmiştir.
Sebat derecesi her iki grupta da alt seviyededir.Belirtmek lazımdır ki suçu uyuşturucu etkisi altında işleyen şahıslarda sosyal adaptasyon kabiliyeti daha yüksektir. Bu tip kişiler uyuşturucu almadıkları dönemde çalışmakta,sosyal ilişkilere girmekte bazıları ise aile kurabilmektedir. Bu duruma göre de haşhaş alınması bu tip şahıslarda devamlı değil epizedik karakter taşımaktadır. Bununla bağlantılı olarak da narkotik maddeye dayanabilme seviyesi inmekte,kısa müddette az miktarda haşhaş alımından sonra uyuşturucu etkisi ortaya çıkmaktadır.
Ayık vaziyette suç işlemiş şahıslar arasında çoğu durumlarda devamlı uyuşturucu madde alan şahıslar mevcuttur.İncelemeler göstermiştir ki bu tip şahıslar suç işleme anında kendi üzerlerindeki nezareti yitirmemeye çalışmakta ve ancak suçu işledikten sonra haşhaş almaktadırlar.
Netice itibarıyla,ikinci gruba dahil olan ve şuurlu sayılan şahıslarda devamlı ve zaman zaman haşhaş alımından ve alınan haşhaşın miktarına bağlı olmayarak zaman geçtikçe iradenin azalması ortaya çıkmakta ve onlar kriminal yapılı kimliklerinin etkisi altına girmektedirler.
Makalenin yayınlandığı dergi “7 nci Anadolu Psikiyatri Günleri 10-14 Aralık 1997 Palandöken Dedeman Oteli, ERZURUM . Bilimsel Çalışmalar Kitabı. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı & Psikiyatri Derneği Sayfa: 355-356”
Bu çalışma Uz. Dr. Tahir ÖZAKKAŞ tarafından sözel bildiri olarak sunulmuştur.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı
[2] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
[3] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Last modified: Monday, 28 January 2013, 2:21 AM