AZERBAYCANDA PSİKOHİJYEN ve PSİKOPRAFİLAKSİ

Uz. Dr. Tahir Özakkaş[1]

ÖZET: Psikohijyen, genel hijyenin bir alt bölümü olup, ruh sağlığının muhafazası ve sağlamlaştırılması konuları ile ilgilenir. Bu yöntem, insanların çalışma ve geçim şartlarını, çevrenin ruh sağlığına etkisini araştırmayı ve onun olumsuz yönlerinin ortadan kaldırılmayı en temel amaç kabul etmiştir. Psikoproflaktika ise genel tıbbi profilaktilerin bir bölümü olup, ruh hastalıklarının kronikleşmesinin önüne geçmek ve hastaların normal faaliyetinin devam etmesini (rehabilitasyon tedbirleri) psikoprafilaktikanın başlıcı amaçlarındandır. Azerbaycanda psikohijyen tedbirlerinin alınması ve onların hayata geçirilmesinde sağlık kurumları ile birlikte birçok diğer kurumların yakından ilgi ve alakaları vardır. Psikohijyen tedbirlerine, bebeğin anne rahmine düştüğü andan itibaren, annenin sağlıklı bir anne olarak sağlıklı bir çocuk doğurması kaygısı ile başlanmalıdır ve hayatın her aşamasında aynı ciddiyetle sürdürülmelidir. Azerbaycanda psikoprafilaktikanın kendisine mahsus bir tarihi vardır İnsanlar arasında oluşturulan psikohijyen ve psikoprafilaktika tedbirler esas itibariyle tıp müesseseleri tarafından hayata geçirilir. Bu işde Sağlık Eğitiminin, Sosyal Cemiyetlerin ve diğer yardımcı kurumların yaptığı çalışmalar birlikte ve organize olmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Psikohijyen, Psikoproflaksi

Psikohijyen, genel hijyenin bir alt bölümü olup, ruh sağlığının muhafazası ve sağlamlaştırılması konuları ile ilgilenir. Bu yöntem, insanların çalışma ve geçim şartlarını, çevrenin ruh sağlığına etkisini araştırmayı ve onun olumsuz yönlerinin ortadan kaldırılması en temel amaçlarıdır. İnsanların refah seviyesinin, bu çerçevede yaşadığı konutun şartlarının ve seviyesinin daha da iyileştirilmesi için gerekli tüm tedbirleri almak, aynı zamanda ruh sağlığını temin eden gerekli temel yapıtaşlarıdır. XIX asrın sonlarında meşhur Rus nöropatoloğu V. M. Behterov insanların gelir düzeyleri ile ruh sağlığı arasında direk bir ilişki olduğunu ifade etmiştir.

Azerbaycanda psikohijyen tedbirlerinin alınması ve onların hayata geçirilmesinde sağlık kurumları ile birlikte birçok diğer kurumların yakından ilgi ve alakaları vardır.

Son yıllarda, birçok ilmi araştırma enstitülerinin nezdinde, meselâ V. M. Behterov ismine Leningard psikonöroloji enstitüsünde, Moskova psikiyatri enstitüsünde psikohijyen ile meşgul olan belirli bölümler oluşturulmuş ve Moskova’da bulunan Tıp İlimleri Akademisinin Ruh Sağlamlığı Merkezinin bünyesinde Profilaktik Psikiyatri Enstitüsü oluşturulmuştur. Bilim adamlarından V. N. Myarişev’in, O. V. Kerbihav’un, M. M. Kabanov’un bu sahada yaptığı çalışmalar takdire değer.

Somatik hastalıkların meydana çıkmasında, ruh sağlığının rolünü unutmamak gerekir. Kalp-damar, endokrin ve gastrointestinal sistem hastalıklarında sinir sisteminin rolünü özellikle belirtmek lazımdır. Aynı zamanda bazı hastalıklarda ise, onlar sinir sistemine olumsuz etki göstererek ruh sağlığının bozulmasına neden olur. Bunlara bulaşıcı hastalıkları, alkolizmi ve madde bağımlılığını örnek göstermek mümkündür. Genel hijyen, çalışma şartlarının ve yaşam standartlarının yükseltilmesi, dinlenmenin temini, spor uğraşları, alkol, madde bağımlılığı ve zührevi hastalıklarla ortaya çıkabilen durumlarda ise zihinsel yapının sağlamlığı ve hijyeni de korunmalıdır. Öyle ki, öğrencilerin, beyni ile iş yapan bilim adamlarının, çalışanların iş süreleri ve tatillerinin düzgün şartlarda belirlenmesi de psikohijyenin problemlerindendir.

Psikohijyen tedbirlerine, bebeğin anne rahmine düştüğü andan itibaren, annenin sağlıklı bir anne olarak sağlıklı bir çocuk doğurması kaygısı ile başlanmalıdır. Hamilelerin hijyenik kaidelere düzgün olarak uymasını temin etmek gerekir. Bunların beslenme rejimi, çalışma süreleri ve istirahat şartları düzenlenmelidir. Annenin muhtelif zararlı etkilerden, ilk etapta enfeksiyonlardan, ruhsal travmalardan, alkolden, uyuşturucu maddelerden ve nikotinin tesirinden korunması gerekir.

Bebeğin dünyaya gelidiği ilk günlerde, hijyenik tedbirlere cevap veren sağlam bir çevre ile kuşatılmış olmalıdır. Bebeğe gösterilen itina ve özen terbiye karakterini taşımalıdır. Çocuğun ilgisiz ve alakasız büyümesi, gelecekte kişilik bozukluklarına sebep olan etkenlerden biridir. Onların estetik terbiyesi, nizam-intizam ve diğer terbiye yollarını idrak etmesi önemlidir. Çocuğun gelişiminde aktif ve sportif bir bünyeye sahip olması için gerekli tedbirler alınırken, zihinsel yapısının da gelişebilmesi için gerekli tedbirlere başvurulmalıdır. Bazı anne babalar çocuklarını, herkesten akıllı, medeni, bilgili ve becerikli görmek arzusu ile, çocukların heves, eğilim ve imkanlarını dikkate almadan gereğinden fazla çalıştırmaktadırlar. Hatta bazı çocuklar, yaşıtları ile oynamaya, yeteri kadar uyumaya bile vakit bulamamaktadırlar.

Kişiliğin oluşmasında, çocuğun terbiye müesseselerinde, toplum içinde eğitim müesseselerinde yetiştirilmesinde büyük ehemmiyet vardır. Bu tip ortamlarda, grup içerisinde çocuk karşılıklı hürmeti, dostluğu, adalet anlayaşını, sabırlı ve azimli olmayı öğrenir.

Çocuğun terbiye olunmasında en sorumluluk isteyen aşama, biolojik ve psikolojik geçit devri olan adültlük dönemidir. Bu yaşlarda, kişiliğin ve eğilimlerin belirlenmesi, cinsel olgunlukla ilgili olan özellikler meydana çıkar. Çocuk eğitim kurumları ile (okul, sosyal faaliyet klüpleri v.s.) anne babaların ortak hareketi bu dönemde çok önemlilik arzeder. Adültlerin ve gençlerin ruh sağlığının düzgün yön almasında esas rol oynayan şartlardan biri de onların meslek seçmesi meselesidir. Eğitim kurumlarını ve iş yerlerini seçmekte, anne babaların istekleri değil, gençlerin kendi istekleri, onların hangi mesleğe daha çok eğilim göstermeleri, istidad ve beceriği dikkate alınmalıdır.

Evdeki yaşam koşullarının düzenlenmesine ait psikohijyen tedbirleri arasında, evde yapılması gereken işlerin hafifletilmesinin önemi büyüktür. Ev işlerinin görülmesi bazan aile üyelerinden bir veya iki kişinin üzerine yıkılır. Çoğu durumlarda bu üyeler dışarda da bir iş yapmaktadırlar. Bu şekilde, bu şahsın ne istirahate vakti kalır ne de normal bir yaşantı için vakti kalır.

Ruh sağlığına en güçlü zarar veren etkenlerden alkolu ve uyuşturucu maddeleri özellikle belirtmek gerekir. Uyuşturucu maddeler ve alkol sinir sistemini zehirleyen, başka bir ifade ile ruh ve sinir hastalıklarının ortaya çıkmasında rol oynayan başlıca etkenlerdendir.

Önemli psikohijyen tedbirlerinden biri de, aile üyeleri arasında karşılıklı hürmete dayanan ilişikilerin kurulmasıdır. Çok çocuklu ailelerde bu konu daha büyük önem arzeder. Bilindiği gibi, aile üyelerinden bazıları televizyonu, bazıları kaset çaları, bazıları ise kitaplarla meşgul olmasını isteyebilir. Ev şartları yeteri kadar uygun değilse, bunlar ciddi problem kaynakları olabilir. Ancak anne babaların kendi çocuklarına ilgi ve alakası, onların karakteri üzerindeki nezareti her zaman muhafaza edebilme becerisine, bu problemklerin çözümünde yardımcı olabilir. Diğer bir ifade ile ailede hüküm süren intizam, anne babanın nüfuzu en önemli şartlardan biri gibi kabul edilmelidir.

Aile içerisinde bir ruh hastası var ise, aile üyelerinin daha temkinli ve dikkatli olması gerekir. Bu tip hastalar devamlı kontrol altında tutulmalı, bir takım olumsuz bulgu ve belirtiler ortaya çıktığında erkenden hekime müracaat edilmelidir. Ciddi problemlerden biri de aile içerisinde eşler arasındaki geçim sorunlarıdır. Aile içinde ilşkilerin düzgün olması hem aile reisinin, hem de çocukların ruh sağlığına tesir gösterir. Karı koca arasındaki münasebetlerde en ciddi unsur dengeli davranıştır. Yani her iki taraftan etik, estetik ve güzel ilişkiye yönlenen taleplerin yerine getirilmesi gerekir.

Cemiyet içerisinde psikohijyenin tedbirlerin hayata geçirilmesinde önemli olan etkenler çok cihetli ve karmaşıktır. Psikohijyenik tedbirlere, ilk etapta, sağlık-eğitim hakkı ile ortaya konan işleri yapmak gerekir. Bu çerçevede, vatandaşın hekime ulaşması ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi, yani insanların sinir sistemine ters etki gösteren etkenlerin (Yeknesak hayat, yorucu iş, toksik etkiler v.s.) ortadan kaldırılması için alınan tedbirleri ön plana çekmek ve halletmek gerekir.

Şu anda, geniş oranda tatbik edilen psikoterapi çalışmalarını da buraya katmak gerekir. Bazı psikoterapotik yöntemler, son yıllarda belirli tip insanların gerekli psikohijyenik isteklerine dönmüştür. Sporcular, kozmonotlar genellikle emosyonel gerginlik oluşturan meslek mensupları, autogen training, (Buna psikojimnastika da deniliyor) ve kollektif (grup) psikoterapileri daha çok rağbet kazanmıştır. Bu meselelerle, sadece Psiko Nöroloji Dispanserleri, kabinetleri değil, bir takım kişiler tarafından oluşturulmuş muhtelif adlar taşıyan “Sağlamlık Merkezleri” de meşgul olmaktadır. Buna çeşitli sohbethaneler, sağlamlık merkezleri, atölye ve fabrikalarda oluşturulan psikofizyolojik istirahat merkezleri ve diğer sağlamlık kurumlarını da ilave etmek gerekir.

Sağlık bakanlığının emrine dayanarak (1985./750) büyük polikliniklerin nezdinde oluşturulan psikoterapiya kabinleri, psikohijyen ve psikoprafilaktika tedbirlerinin yapılmasında metodlu uygulama merkezlerine çevrilmeli ve bu işte sürükleyici bir rol oynamalıdır.

PSİKOPROFLAKTİKA

Psikoproflaktika genel tıbbi profilaktilerin bir bölümü olup, ruh hastalıklarının kronikleşmesinin önüne geçmek ve hastaların normal faaliyetinin devam etmesini (rehabilitasyon tedbirleri) psikoprafilaktikanın başlıcı amaçlarındandır.

Azerbaycanda psikoprafilaktikanın kendisine mahsus bir tarihi vardır. 1887. yılda psikiyatrların 1. Genel Kongresinde J. P. Merjeveski hastalıkların sosyal amilleri hakkında bir fikir ileri sürmüştür. O, belirtmiştir ki; sosyal uyumsuzluk, ekonomik buhranlar, harpler, ruhsal gerginlik, iğrenç adetler (alkollü içkilere, uyuşturucu maddelere ilgi), hafif meşrep hayat tarzı, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, bu bakımdan ruh hastalıkları oluşturan başlıca kaynaklardır. S. S. Korsakov psikoprafilaktika’yı devlet politikası olarak değerlendirmiştir.

Bilindiği gibi, her bir hastalığın sebebi ortaya konduktan sonra, onun önüne geçilmesi çok çok kolaylaşır. Ancak biz ruh hastalıklarında, bazı ruh hastalıklarının sebebini bilebiliyoruz. Sebebi bilinen bu hastalıklarla mücadelemiz kolaylaşmaktadır. Çok iyi bildiğimiz enfeksiyon psikozlarının önüne geçmek için antienfeksiyon bir tedavi uygulamaktayız. Alkolün ve uyuşturucu maddelerin etkisi ile ortaya çıkan hastalıkların profilaksisinde ise bu maddelerin alınmasının önüne geçmek esas şarttır.

Son yıllarda bazı ruh hastalıklarının (şizofreni, oligofreni, epilepsi) meydana çıkmasında genetik etkenlerin rolünün öğrenilmesi, bu sahada belirli profilaksi tedbirlerinin alınmasına imkan vermiştir. Bu bakımdan evlendirme merkez ve müesseselerinin, PND’lerinin, konu ile ilgili ilmi laboratuvar ve enstitülerin üzerine önemli vazifeler düşmektedir. Ruhi sağlamlığı olmayan, alkolizme ve madde bağımlılığına tutulmuş şahısların aile kurması, onların evlatları arasında ruh sinir hastalıklarının meydana çıkması ihtimalini artırır. Akrabaların birbiri ile evlenmesi de bu yönden zararlı bir etken gibi değerlendirilmelidir.

Cemiyet içinde uygulanan genel profilaksi tedbirlerinin bir çoğu, aynı zamanda ruh hastalıklarının profilaksisi için de önemledir. Meselâ, organizmanın genel koruyucular ve bağışıklık sisteminin yükseltilmesi, sağlam bir hayat tarzı, beslenmenin dengeli ve tam olması tedbirleri bu yönde değerlendirilebilir.

Ruh sinir hastalıklarının meydana çıkmasında büyük önem kazanan bir etkeni özellikle belirtmek gerekir. Bu insanların emosyonel dünyasına tesir gösteren menfi etkenlerin ortadan kaldırılması gereğidir. İnsanlar arasında, yeni ailede, sosyal hayatta, idare ve müesseselerde birbirine karşı medeni saygı, karşılıklı hürmet, ruh-sinir hastalıklarının profilaktik tedbirlerinden sayılmalıdır.

Ruh hastalıklarına tutulmuş şahıslara gösterilen hastahane ve hastahane dışındaki yardımın teşkili psikoprafilaktik bakımından büyük öneme haizdir. Bu tip şahıslar için, gereken çalışma koşulları ve geçinebilme şartlarının oluşturulabilmesi, amaca uygun psikoterapi uygulamalarının yapılması, cemiyyet, sosyal teşkilatlar tarafından ilgi ve alaka, mühim önlemlerdendir. Sekonder profilaksi olarak kabul edilen bu tedbirler tekrar hastalığa yakalanmanın önüne geçmek için gerekli şartlardandır.

Psikoprafilaksi tedbirlerini ortaya koyarken yaş gruplarını mutlaka göz önünde tutmalıyız. Çocuklar ve gençlerle oluşturulan tedbirler, yaşlı, özellikle yaşlılarla oluşturulan tedbirlerden ayrılmalıdır. Geriatrik psikoprafilaktika kendine mahsus, spesifik problemlerle ilgilidir. İnsanın yaşla ilgili iş yapabilme kapasitesinin değişmesi, emekliye ayrılması, her insana farklı etki yapar. Öyle ki; bazı şahıslar emekliye çıkması, evvelki vazifesinden ve mesleğinden el çekmeyi hayatın sonu gibi karşılayabilir. Bazıları ise bunun farkına bile varmaz.

Yaşı ilerlemiş şahısların tek başına kalması, evladlarının uzakta yaşaması problematik meselelerdendir. Tek kalmış ihtiyarları, akraba ve yakın adamlarını kaybetmiş insanlara, ruhi hastaya iş yapabilme kabiliyetini yitirenlere ciddi ilgi gösterilmeli, ilk etapta sosyal kurumlar tarafından, sosyal yardım yapılmalıdır.

İnsanlar arasında oluşturulan psikohijyen ve psikoprafilaktika tedbirler esas itibariyle tıp müesseseleri tarafından hayata geçirilir. Bu işde Sağlık Eğitiminini, Sosyal Cemiyetlerin ve diğer yardımcı kurumların yaptığı çalışmalar takdire şayandır.

Kaynaklar:

1. İsmayılov N., Özakkaş T., Azerbaycan Tıp Eğitiminde Psikiyatri Özak Yayınevi 1998 İstanbul

2. Last John M., Public Health and Preventive Medicine 7. Ed. Appleton-Century-Crofts/New York pp:1301-1359

Bu makale “36. Ulusal Psikiyatri Kongresi 03-07 EKİM 2000 Adora Golf Resort Hotel / Belek Antalya Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği özet kitabı Sayfa: 86”

Bu çalışma sözel bildiri olarak sunulmuştur.


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi

Last modified: Monday, 28 January 2013, 2:21 AM