AZERBAYCANDA PSİKİYATRİK YARDIMIN TARİHÇESİ VE YASAL ZEMİNİ
Uz.Dr. Tahir Özakkaş[1], Prof.Dr. Nadir İsmayılov[2]
ÖZET: Dünyada çağdaşlığın ve gelişmişliğin bir ölçüsü de toplumdaki ruh hastalarına yapılan tıbbi yardım ve yaklaşım tarzıdır. Dünya tarihinde ruh hastaları çok acı günler geçirmiştir. Zaman zaman öldürülmüş, zaman zaman diri diri yakılmış, zaman zaman da toplum dışına itilmiş ve tecrid edilmişlerdir. Çağdaş psikiyatrik yaklaşımın temelini F.Pinel’in (1793) hastaların zencirlerini çözme hariketi ile başladığı kabul edilir. Dünyadaki gelişime uygun olarak Rusya’da da benzer bir seyir gözlenmektedir. 1917 ekim devriminden sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adını alan Rusyadaki gelişmeler SSCB’i ne bağlı devletllerden biri olan Azerbaycan Cumhuriyetini de etkilemiştir. 1892’de Bakü’de kurulan Psikiyatri hastahanesi ile ruh hastalarına çağdaş psikiyatrik hizmet verilmeye başlanmıştır. 1892’den bu güne kadar ruh hastalarının hukuki hakları korunmaya çalışılmış ve çağdaş bir seviyeye ulaştırılmıştır. Bu hizmetlerin verilebilmesi için geniş örgütlenmeler kurulmuş, tedavi basamakları oluşturulmuş, bilirkişi komisyonları meydana getirilmiş ve adli psikiyatrik uygulamalara başlanmıştır. En son olarakta Azerbaycan Cumhuriyeti Ceza Hukukunda yapılan değişikliklerle ve 1988 yılında yürürlüğe giren ruh hastalarının haklarını koruyan yasa ile çağdaş bir hüviyete bürünmüştür.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Ruh hastalıkları, Psikiyatrik Yardım, Yasal Düzenleme
PSİKİYATRİK KURUMLAR ve TEDAVİ
Ruh hastalıklarına yardımın yapılması ve bunun şekli, devamlı olarak toplumun dikkat merkezinde olmuştur. IV. asırda Vizantiya’da, IX. asırda Kahire’de, XIII asırda Almanya’da, XIV. asırda İngiltere’de (Vifteyem Kilisesi’nin Londra’da psikiyatri hastahanesi), 1400 senesinde Fransa’da psikiyatri kurumlarının durumunu yansıtan el yazması kitaplar bugüne kadar saklanmıştır. Mevcut müesseseler ruhî hastalıkları tedavi etmek değil, onların toplumdan tecrit olunmasına hizmet etmişlerdir.
Fransız İhtilali’nin ilk yıllarında F. Pinel’in (1793) yaklaşım tarzı ruh hastalıklarına münasebeti kökünden değiştirmiştir. Rusya’da psikiyatri kurumlarının oluşması kendine mahsus bir seyir göstermiştir. X. asırda Kiev’de “Dilenciler, garip adamlar ve Allahseverler” cemiyeti mevcut idi. XI. asırda erotikler ve rahatsız hastalar için kliniklerde oluşturulmuş “bağlı zindanlara” karşı nefret ve tepki yaygın olarak ortaya çıkmıştır. Öyle ki; sonuçta Rusya’da ruh hastalıklarına karşı yaklaşım insancıl hale gelmiştir.
1551’de IV. İvan, akıldan yoksun insanların Stoglov Kilisesi’ne gönderilmesi hakkında bir emir vermiştir. Pyator devrinde ise, ruh hastalıklarına ait özel binalar ve hastaneler yapılması için emir verilmiştir.
1706’da Novgorod yakınlarındaki Kolmovski Kilisesi’nde “Kovulmuşlar ve Yardıma Muhtaçlar” için bina, ruh hastaları için hastahane açılmıştır. Rusya’da ilk psikiyatri hastahanesi “Dollgauz” 1776’da Riga’da oluşturulmuştur. Aynı yılda Moskova’da Yekatrina hastahanesine bağlı, psikiyatri şubesi, 1779 senesinde ise Petersburg’da Obukov hastahanesi açılmıştır.
XVIII. asırın sonunda bir çok hastahanenin bünyesinde, psikiyatri şubeleri, “aklını kaybetmişler” için özel binalar (Sarı Evler) yapılmıştır. 70. illerde toprak reformu psikiyatri kurumlarının oluşturulmasına ve yeni binaların inşasına imkan vermiştir. Çok sayıda hastahaneler yapılmıştır. Eski olanları güzelleştirilmiştir. Pavilyonlardan ibaret, koloni tipli bu hastahanelerde hastalar ağırlık derecelerine göre birbirlerinden ayrılırdı. Meşguliyet tedavisine yönlendirilirlerdi.
Psikiyatri yardımının bu yeni biçimi S. S. Korsakov, P. İ. Yakobi, P. N. Yakavenko, P. B. Kaşenko, P. N. Rahimov ve onların hem fikirleri tarafından aktif şekilde hayata geçirildi. Bununla beraber zemstvalarda psikiyatri tedavi yerlerinin yapılması ve onların güzelleştirilmesi yeteri kadar başarılı değildi.
Rusya’da ve onun eyaletlerinde psikiyatri yataklarının yerleştirilmesi de uygun olmamıştır. Hastahaneler esasen ülkenin batı kesiminde büyük şehirlerde inşa edilmiştir. Sibirya’da, Orta Asya’da ve Kafkaslar’da böyle hastahaneler pratik olarak yoktu. Kafkas bölgesinde ilk psikiyatri hastahanelerinden biri 1892 de Bakü’de teşkil olunmuştur. Şu anda aynı hastahanede kliniğimiz hizmet vermektedir.
1887’de Rusya psikiyatrlarının 1. Kurultayı’nda S. S. Korsakov “AİLE POTRANAJI” düşüncesi ile ilgili fikir ileri sürmüştü. Aile potranaji’nin tatbiki neticesinde hastaların kendi ailelerinde saklanması veya karşılıklı rıza esasına dayalı başka ailelerde yerleştirilmesi mümkün sayılırdı. Hastahane ise onlara tıbbî yardım ve para temin ederdi. Potranaj hizmetine esasen remisyon halinde olan kronik hastalar dahil edilirdi. Böylelikle ruhî hastalıkların hayli hissesi ne kendilerine ne de akrabalarına hiçbir ziyan etmezlerdi. Potranaj uygulaması, yeterli yatak kapasitesi sağlıyordu.
1911’de Rusya psikiyatrlarının ve nörologlarının Korsakov’un anısına düzenlenen 1. Kurultay’ında esas dikkat psikiyatri kurumlarının olgunlaşması ve patranaj hizmetlerinin gelecek inkişafına yöneltilmiştir.
Büyük Ekim Devrimi’nden sonra, psikiyatri kurumlaşmasının merhaleleri başladı. P. B. Gannuşki’nin teklifi ile “Hekimler Birliğinin Şûrası” isimli bir mecmua çıkarıldı. “Psikiyatri Komisyonu” oluşturuldu.
Sonraları bu komisyon, Sıhhiye Komiserliği gözetiminde Psikiyatri-Seksiyası adını aldı. Seksiyaya hastane yatağı dağılımını yeniden oluşturmak ve uzmanların yetiştirilmesi ile meşgul olmak vazifesi verildi. 1919’da Mayıs ayında Halk Komiserleri Şûrası’nın kararına istinaden bütün psikiyatrik hastalıkların tedavisi, devlet bütçesine yükletildi ve tedavi parasız oldu.
1919 Ağustosu’nda psikiyatrların ve Nöropatologların 1., 1923 senesinde ise 2. umumî toplantıları Rusya’da yapılmıştır. Kabul edilmiş karar temelinde, psikiyatri kurumlarının yeniden teşkili başlamıştır. Sovyet sıhhiyesinin esas prensibi; profilaktik tedbirleri, dispanser kurmayı, erken teşhisi ve ilk yardımın tatbik edilmesi idi.
İlk nöropsikiyatri dispanseri 1924’de Moskova Psikonöroloji Enstitüsü bünyesinde açıldı. Sonraki yıllarda dispanser bütün büyük şehirlerde ve sanayi merkezlerinde oluşturuldu. Dispanserle beraber yeni tedavi metodlarını hayata geçiren STASSİONAL yardımcı da genişletildi.
Muhtelif cumhuriyetlerdeki psikiyatri kurumları esas itibari ile Sovyet hakimiyeti yıllarında yapılmıştı. 1918 yılında Halk Sıhhiye Komserliği nezdinde Çocuk Psikiyatrisi bölümü oluşturulmuştu. Daha sonra bu kurum gelişerek; psikiyatrinin ayrı bir sahası olarak bağımsızlaşmıştır. Hazırda zeka geriliği bulunan çocuklar için özel okullar (İnternat Okullar), psikonöroloji kabinleri, bağımsız çocuk psikonörologları, dispanserleri, çocuk psikiyatristleri, hastahaneleri ve diğer müesseseler faaliyet göstermektedir.
1936’dan itibaren Moskova, Leningrad şehirlerinde acil psikiyatri merkezleri oluşturulmuştur. Şimdi bu tip kurumlar, nüfusu 150.000’i aşan tüm şehirlerde mevcuttur.
1930-1933’de V. A. Gilyanovski’nin ve M. A. Gagav’un teşebbüsü ile gündüz istasyonları oluşturulmuştu. Bu istasyonların üstün yönü ondan ibarettir ki; hastalar öğrendiği muhitin; evinin, ailesini terk etmeden istasyonlarda tedavilerini gün boyu alırlar ve akşama eve dönerlerdi.
1921’de Moskova Adlî Psikiyatri Enstitüsü kuruldu. 1980. yıldan itibaren aynı enstitü Umumi ve Adlî Psikiyatri Enstitüsü adını alır ve meşhur alimlerden biri olan Prof. V. P. Serbski’nin adını taşır.
Sovyetler’in 7 şehrinde 9 ilmî araştırma enstitüsü (onlardan üçü Moskova’da, kalanları ise, Leningrad, Kiyev, Harkov ve Tiflis’de) faaliyet göbtermektedir.
Son yıllarda psikofarmakolojinin gelişmesi ile ilgili olarak eve gönderen tedavi yaklaşımı ise, tıbbî-sosyal yeniden uygunlaşması geniş gelişme gösterir. Psikiyatri kurumlarının teşkili; birleştirici emir ve talimatlarla hayata geçirilir.
HASTAHANE KURUMU
Hastahane kurumunun esası, stasyoner tedavinin ve karışık bilirkişilik işlemlerinin yapılmasıdır. Muhtelif ülkelerin yaklaşımları da bu konuda farklıdır. Dünya Sağlık Teşkilatı’nın (WHO) bilgisine göre her bin nüfusa düşen yatak sayısı 1-1.5’a eşittir. SSRI’daki istatistiki bilgiler WHO’ın bu talebine uygun olsa bile, cumhuriyetler arasındaki dağılım ve vilayetler arasındaki dağılım dengesiz ve buna uygun değildir. Azerbeycan’da nüfusun her 1000 kişisine düşen yatak sayısı 1989 yılı itibariyle 0.9 olmuştur (yılda). WHO’nun talimatına göre her 35 stasyoner hastasına bir hekim hizmet etmelidir. Kliniki hastahanelerde bu rakam az, kronik hastalara mahsus hastalıklarda ise (hastahanede kalma süresi 100 günden fazla olursa) bu çoktur.
Hastaların, stasionda kalma müddeti; hastalığın ağırlık derecesine, teşhise ve diğer faktörlere bağlıdır. Hastaları, onların arzuları hilafına hastaneye yerleştirmek, tedaviye almak olmaz. Hekimlerin böyle hareket etmelerine kanunda gözönünde tutulan hallerde ( hasta kendi ve etrafı için tehlike oluşturur) izin verilebilir.
Sıhhiye bakanlığı 1985’de 236 nolu emrini esasen, narkolojik hizmetleri psikiyatriden ayırarak bağımsız bir alana dönüştürmüştür.
Psikiyatride olduğu gibi bütün bölgelerde hekim- narkolog ayrılmıştır. Bütün büyük şehirlerde ve yerlerde kanuna uygun olarak narkoloji dispanserleri kurulmuştu.
Bağımsız psikiyatri stasionar tedavi merkezleri 500 ve daha çok yataklı olup, muayyen nüfusa ve bölgeye hizmet ederler. Bir sıra hallerde, kronik gidişe sahip hastalıkları tedavi etmek için ayrıca hastaneler oluşturulur. Her bir dispanserin bünyesinde nisbetin hafif hastalıkların tedavisi için stasioner şubeleri oluşturulur.
Somatik hastahanelerin terkibine ruh hastalıklarını tedavi etmek için somatopsiki ve psikosomatik şubeler oluşturulur. Sınırdaki psikonörolojik hastalar (nevrozlar, reaktif haller v.s.) için hususi tedavihaneler veya şubeler oluşturulur. Böyle şubelerin somatik hastahanelerin bünyesinde teşkil edilmesi amaca daha uygundur. Bunlara ilave olarak, kronik hastalar içtimaî teminat hazırlığına tabi olan psikiyatri internatları, düşkünler evi de mevcuttur. Böyle müesseselerde hastaların tutulması daha ucuz olduğundan onların genişletilmesi, ekonomik açıdan önemlidir.
Psikiyatri kurumlarında yardımın esas yönlerinden biri de çocuklara yardım edilmesidir. Bu amaçla büyük hacimli psikiyatri hastahanelerinde çocuk şubesi oluşturulur. Bu çok hallerde ise onlar için ayrıcı hastahanelerin olması amaca daha uygun sayılır. Çocuk hastahanelerinde ve şubelerinde tedavi ile beraber hususi proğramla onlara gerekli eğitimin verilmesi de göz önünde tutulmalıdır. Bu maksatla hastaneye pedagoji çalışanları ilave edilir.
Son yıllarda psikiyatri hastahanelerinin yönetimin normal hastahanelerin yönetimine benzetmek eğilimi güçlenmiştir. Bu amaçla eski hastahanelerin yerini, 1-2 veya 3-4 yataklı odaları bulunan, medeni, grup psikoterapilerinin yürütülebileceği geniş odaları, spor salonu, meşguliyet terapisi bölümleri v.s. olan branşlar almaktadır. Bu şekilde “açık kapı” sistemi hayata geçirilir. Elbette, tam bir giriş çıkış serbestisinin olması bütün hastalar için söz konusu değildir. Ağır psikotik tablo belirtileri olan hastaların durumuna uygun ortam oluşturmak gerekir.
Çağdaş psikiyatri hastahaneleri, muhtelif teşhis laboratuvarları (umumi klinik, biyokimyevi, immunolojik, bakteriyolojik, endokrinolojik v.s.) röntgen ve EEG ünitelerinin olduğu, reanimasyon ve yoğun bakım merkezlerinin bulunduğu hastahaneler olmaktadır.
Son dönemlerde umumi somatik hastahanelerin nezdinde psikiyatri klinikleri oluşturulmaktadır. Şüphesiz böyle şubelere ihtiyaç vardır ve onların genişletilmesi takdire şayandır. Lakin şimdi öyle görünüyor ki, gelecekte de büyük hacimli (500 yataktan fazla) özel psikiyatri ve psikonöroloji hastahanelerinin olmasıdır. Kendine mahsus cihetleri ve özellikleri olan çok yönlü psikiyatrik yardımın ancak bu tip hastahanelerde tam olarak yerine getirilmesi mümkündür.
HASTAHANE DIŞI KURUMLAR ve HİZMET
Psikiyatri kurumlarının esasını dispanser hizmetleri teşkil eder. Çağdaş psiko-nöroloji dispanserleri (PNP) bütün hastaları kabul eder. Onlara konsültatif, diognostik ve tedavi yardımını verir. Gerekirse işe yerleştirir ve yaşama şartlarını iyileştirir, bilirkişi hizmetleri verir v.s.... PND nazarında hastaların yeniden iyileşmesini temin etmek amacıyla tedavi etmek, meşguliyet terapisi yapmak, gündüz ve akşam stasionerleri oluşturmak ve profilaktik tedbirler almak görevidir. Hizmet ettiği sahanın ahalisi arasında ruh hastalıklarını zamanında teşhis etmek için PND, o bölgenin diğer tedavi- profilaktika kurumları ile bağlantı oluşturur. Ayrıca kendisi ahali arasında sağlık eğitimi, profilaktik tedbirler ve diğer bir takım işleri yapar. PND aynı bölgeye hizmet eden psikiyatri klinikleri ile sıkı bir iletişim içerisinde olmalıdır.
Böyle bir sıkı ilişki, hastalar üzerindeki tedavi ve nezaret etmeğe yapılan profilaktik tedbirlerin yaralarının yükselmesini sağlamak için geçerlidir. Dispanserlerin başlıcı fonksiyonlarından biri de ruh hastalarına koruma (hamilelik) ve patronaj hizmeti göstermektir.
Patronaj hizmetinin esas vazifesi iş kabiliyetini kaybeden, emek stajı olmadığı için maaş alamayan ve ruhsal vaziyetine göre stasionara yerleştirilmeyin hastalara nezaret etmek ve maddi yardım göstermektir. Patronaj hizmetine ihtiyati olanları, hususi patronaj komisyonları belirlemektir. Patronaj’ın iyi teşkili aynı zamanda yataktan istifade imkanı vermektedir.
Önceleri oluşturulan bölgeler PND’ler yaşayış bölgelerinin uzaklığı ile ilgili olarak kendi işlerini belirlemelidirler. Hazırda nüfusu az olan bölge ve şehirlerde (100.000’e dek) P.N.D.’in fonksiyonunu ifade eden psikiyatri kabinlerin teşkil olunur. Son yıllarda fabrikalarda, büyük sanayi müesseselerinin nezdindeki tıbbî-sanitarya bölümlerinde (T.S.B.) psikiyatri kabinleri oluşturulmaktadır. Böyle kabinler ahaliye daha yakın ve psikiyatri müesseseleri kenarda olduğu için muayyen üstünlüğe haizdir.
Bazı hafif psişik bozukluklarda (nevrozlar, reaktif haller, psikosomatik hastalıklar v.s....) tutulanların bu kabinleri gelmesi ve tedaviye alınması hayli kolaylaşmıştır. Ruh hastalırının yüzde kaçının dispanserlere gönderilmesi, onların tedavisi, profilaksisi ve rehabilitasyonu tedbirlerini almak aynı müessesenin esas görevlerindendir.
Hastahane dışındaki psikiyatri yardımının esas biçimlerinden biri ilk yardımdır. Bu maksatla ilk ilkyardım istasyonlarına hususi hekim ve sağlık işçileri, onların hizmet sahasında yaşayan nüfusun sayısına göre tesbit edilir. (Her 150-200 bin ahali için bir birim kurulur)
Son yıllar PND’in bünyesinde emek rehabilitasyon merkezleri oluşturmak teşebbüsü geniş yayılmıştır. Kendi tedavi etmek imalathaneleri olan dispanserler bu sahada büyük işler görmek imkanı elde eder. Bazı şehirlerde (mesela; Kaluga, Tomsk) tedavi-emek imalathaneleri sanayi müesseselerini şubeleri gibi oluşturulmuştur. Muafık kanunlar çerçevesinde, köy yollarında köy tasarrufatı işleri de yapmak mümkündür. Hastaları çalışmaya gönderirken, hastalığın şiddeti, ruhsal kusurun derecesi, şahsın hangi iş için yararlı olması, fiziki sağlamlığı v.s. nazara alınmalıdır. Hastahanelerin dışında rehabilitasyon işlerinin yapılmasında aile içi ilişkilerin özellikleri mutlaka öğrenilmelidir.
Sosyal rehabilitasyon sisteminde gündüz istasyonların ehemmiyetinin özel bir önemi vardır.Böyle istasyonların olması hastayı ihata eden yıllarca öğrendiği sosyal çevreden, aileden ayrılmadan aktif tedavi ve rehabilitasyon tedbirlerinin yapılmasına imkan tanır.
Gündüz istasyonları hastane ile dispanser arasında geçit teşkil eden kurumlar olmakla, bir takım tedavi işlemlerinin yüksek seviyede icra etmek imkanına sahiptir. Gündüz istasyonları bir sıra “açık kapı” sistemi teşkil edip hastalara müsbet psikolojik tesir gösterir. Böyle istasyonlar, bir kanun olarak sabah saat 0800den 1500 kadar (bazen1700ye kadar) faaliyet gösterir.
Hastaları lazım gelirse Gündüz istasyonlarından adi istasyonlara ve aksine taşımak, böylelikle de onlar için optimal şartlar oluşturma tedavi ve rehabilitasyon işi için geniş imkanlar oluşturur.
İŞ YAPABİLME KABİLİYETİNİN TESBİTİ
Ruh hastalıkları, iş yapabilme kabiliyetinin, kısa müddetli ve uzun müddetli (bazen daimî) kaybedilmesine sebep olabilir. Şahsın iş yapabilme kabiliyeti her bir hastalık durumunda, dikkatli bir muayene neticesinde tesbit edilmelidir. En mühim vazifelerden biri de kaybedilmiş iş yapabilme kabiliyetinin derecesinin tesbit edilmesi ve hastayı çok kısa bir süre içinde normal olarak işine dönmek için optimal şartları oluşturmaktan ibarettir. Bilirkişi görevi yerine getirirken hastanın, hastalık derecesinin ne kadar olduğu, malulen emekliye sevkedilip sevkedilmeyeceği veya işe gönderilip gönderilmeyeceğini tesbit eder.
İş yapabilme kabiliyetini geçici olarak kaybeden ruh hastalarına 6-8 ay civarında sağlık raporu düzenlenerek tedavileri ve dinlenmeleri sağlanır. Bu süre sonunda tekrar muayene edilen hastanın durumuna göre yeni tedbirler alınır. Eğer iş yapabilme kabiliyeti yoksa, sakatlık derecesi tayin edilir.
1. grup sakatlık derecesi, iş yapabilme kabiliyetinin tam olarak kaybedildiği ve dışardan bakım ve yardıma muhtaç ruh hastalarına verilir.
2. grup sakatlık derecesi, iş yapabilme kabiliyetinin kaybedilmesine bakmayarak, kişinin kendi ihtiyaçlarını kendi karşılayabileceği ruh hastalarına verilir. Bu tip hastalar, kamu talimatçısının gözetimi altında sade işler görmeye muktedir olabilir.
3. derecedeki sakatlıkta ise, iş yapabilme kabiliyetinin kısmî olarak kaybı söz konusu olan ruh hastalarına verilir. Bu tip şahıslar, bir kaide olarak, hafif işlerde çalıştırılır ve iş yapabilme kabiliyeti devam ettirilir.
Sakatlık derecesinin tayin olunması, İçtimaî Teminat Bakanlığı’na bağlı olan uzmanlaşmış hekimlerden oluşan Bilirkişi Komisyonları’nca belirlenir. Bazı durumlarda, ruh hastalıklarının sakatlık derecesinin tayininin kırsal kesimde ve küçük şehirlerde oluşturulan umumî komisyonlar da halledebilir. Bu tip komisyonların içine psikiyatristlerin dahil edilmesi amaca uygundur. Yasalara göre 3. ve 2. dereceden sakatlık her yıl, 1. dereceden sakatlık ise iki yılda bir tekrar tesbit edilir.
ADLÎ PSİKİYATRİ UYGULAMALARI
Adlî psikiyatrinin vazifesi, ruhî hastalıkların sebep ve özelliklerini öğrenmenin yanında hastalıkla ilgili bozuklukları olan şahısların suç işleme sorumluluğu ve kişilik haklarını tesbit etmektir. İçtimaî olarak tehlikeli olmuş veya suç işlemiş bir bireyin, ruh dengesinden şüphe edilirse, onu adlî psikiyatrik muayeneye göndermek gerekir. Bu tip hareket yapan bir şahıs, ruhî bozukluk içerisinde bu eylemleri yaparsa adlî psikiyatri kurumunun raporuna istinaden, bu şahsın işlediği suçtan sorumlu tutulmaması ve tıbbî muayene ve tedavi altına alınmasına karar verilir.
Azerbeycan Cumhuriyeti’nin Ceza Hukuku’nun 11. maddesi ve diğer maddelerinde tanzim edilen bu kanunlar bütün Sovyet Cumhuriyetleri’nin ve çoğu devletlerin kanunlarında mevcuttur. Suç işlemiş ruh hastalarının islah tedbirleri ve zorunlu tedavisi Sağlık Bakanlığı nezdinde olan özel ve umumî hastahanelerde icra olunur. Şu anda bu tip hastalar için üç çeşit hastahaneler oluşturulmuştur. Birincisi, ciddi, ikincisi güçlendirilmiş, üçüncüsü ise İçişleri Bakanlığı’nın yardımından istifade etmeden, hastahanenin kendi şartları içinde olan bölümlerdir. Bu tip hastahane veya şubelerin çalışma prensipleri, özel bir mevzuatla yürütülür.
Zorunlu tedavi altında olan bütün hastalar her 6 ayda bir sağlık komisyonu tarafından muayeneden geçirilir. Gerekirse zorunlu tedavinin süresi uzatılır. Hastahane sağlık kurulunun kararı ile zorunlu tedavinin sona erdirilmesi söz konusu olduğunda, bölgenin baş psikiyatristinin göndermesi ile mahkeme heyeti tarafından sonuçlandırılır. Adlî psikiyatri bilirkişi komisyonları suç esnasındaki bilinçlilik meselesini de halletmek için muayeneler yaparlar. Ruhî hastalığa sahip suç işleyen şahıs çoğu durumlarda şuurlu olabilir. Her hastalık şuursuzluk oluşturacak diye birşey söz konusu değildir. Ülkemizde şuursuzluk (anlagsızlık) yasalar çerçevesinde, mahkemenin hükmü ile karara bağlanır. Azerbeycan Ceza Hukuku’nun 11. maddesinde: “İçtimaî olarak suç işlediği zaman şuursuz olan, yani kronik ruhî hastalık, psişik faaliyetin geçici olarak bozulması, zeka geriliği veya hastalık neticesinde kendi yaptığı hareketleri idrak edemeyen veya kendini idare etmek kabiliyetinde olmayan şahıs şuursuz (anlagsız) kabul edilerek, suç mesuliyetinden çıkartılır. Böyle şahısların tıbbî karakterli zorunlu tedavi tedbirleri tatbik edilir” denmiştir. Şuursuz sayılan adamlar için vasî tayin olunabilir. Vasiler ise, kendilerine yüklenen sorumluluk ve vazifeleri yerine getirmezlerse veya hastadan suistifade ederlerse suç işlemiş kabul edilerek gerekli yasal işlem yapılır.
Ruh hastalarının şuursuz olduğu konusunda, yasal bir hüküm çıkarmak için, ayrı ayrı vatandaşlar, yakın akrabaları ve kamu yönetimi, ilgili mahkeme ve kurumlara başvurarak dava açmak hakkına sahiptirler. Bunun terside söz konusudur. Böyle bir başvuruda şahsın ruh sağlamlığı tespit edilirse, daha önce tayin edilmiş vasilik lağv edilir. Şuursuz kabul edilen hastalar, kendi emlak ve eşyalarına, aynı zamanda irsen geçmiş şeylere sahiplik hukuklarını kaybetmemekte, ancak vasilerin nezareti altında kullanmaktadırlar.
Şu andaki yasalara göre, ruh hastaları etrafındaki insanlar için tehlikeli olduklarında, zorunlu olarak hizmet veren stasioner tedavisine gönderilir. Zaman zaman bu tip hastaların, gönüllü olarak hastahaneye yattıkları gözlenmektedir.
Bu kurum ile ilgili mevzuat: “Psikiyatri yardımının gösterilmesi kaideleri ve şartları hakkında esasname” ve “Vatandaşların ilkin psikiyatrik muayenesi kaideleri hakkında talimat.”
ASKERÎ PSİKİYATRİ BİLİRKİŞİLİĞİ
Bu bilirkişi komisyonları, bir kaide olarak, psikiyatri dispanserlerinin ve hastahanelerinin bünyesinde teşkil edilir. Onların vazifesi vatandaşların askere alınmasının yararlı olup olmamalarını tespit etmektir. Vatandaşların askere gönderilmeleri yasalara uygun bir şekilde yapılır. Sağlık kurullarının görüşü ile tertip edilen rapor, askerî komisyona gönderilir.
Kaynaklar:
1. İsmayılov N., Özakkas T. Psikiyatri Azerbaycan Tıp Eğitiminde Psikiyatri 1998 Özak yayınevi. İstanbul Sayfa:89-99
2. Vatandaşların İlk Psikiyatrik Muayene Kaideleri Hakkında Talimat (Sıhhiye rehber organının 21 Mart 1988. ile 225 nolu emrine ek: 16)
Bu makale “36. Ulusal Psikiyatri Kongresi 03-07 EKİM 2000 Adora Golf Resort Hotel / Belek Antalya Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği özet kitabı Sayfa: 86”
Bu çalışma sözel bildiri olarak sunulmuştur.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi
[2] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi
Uz.Dr. Tahir Özakkaş[1], Prof.Dr. Nadir İsmayılov[2]
ÖZET: Dünyada çağdaşlığın ve gelişmişliğin bir ölçüsü de toplumdaki ruh hastalarına yapılan tıbbi yardım ve yaklaşım tarzıdır. Dünya tarihinde ruh hastaları çok acı günler geçirmiştir. Zaman zaman öldürülmüş, zaman zaman diri diri yakılmış, zaman zaman da toplum dışına itilmiş ve tecrid edilmişlerdir. Çağdaş psikiyatrik yaklaşımın temelini F.Pinel’in (1793) hastaların zencirlerini çözme hariketi ile başladığı kabul edilir. Dünyadaki gelişime uygun olarak Rusya’da da benzer bir seyir gözlenmektedir. 1917 ekim devriminden sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adını alan Rusyadaki gelişmeler SSCB’i ne bağlı devletllerden biri olan Azerbaycan Cumhuriyetini de etkilemiştir. 1892’de Bakü’de kurulan Psikiyatri hastahanesi ile ruh hastalarına çağdaş psikiyatrik hizmet verilmeye başlanmıştır. 1892’den bu güne kadar ruh hastalarının hukuki hakları korunmaya çalışılmış ve çağdaş bir seviyeye ulaştırılmıştır. Bu hizmetlerin verilebilmesi için geniş örgütlenmeler kurulmuş, tedavi basamakları oluşturulmuş, bilirkişi komisyonları meydana getirilmiş ve adli psikiyatrik uygulamalara başlanmıştır. En son olarakta Azerbaycan Cumhuriyeti Ceza Hukukunda yapılan değişikliklerle ve 1988 yılında yürürlüğe giren ruh hastalarının haklarını koruyan yasa ile çağdaş bir hüviyete bürünmüştür.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan, Ruh hastalıkları, Psikiyatrik Yardım, Yasal Düzenleme
PSİKİYATRİK KURUMLAR ve TEDAVİ
Ruh hastalıklarına yardımın yapılması ve bunun şekli, devamlı olarak toplumun dikkat merkezinde olmuştur. IV. asırda Vizantiya’da, IX. asırda Kahire’de, XIII asırda Almanya’da, XIV. asırda İngiltere’de (Vifteyem Kilisesi’nin Londra’da psikiyatri hastahanesi), 1400 senesinde Fransa’da psikiyatri kurumlarının durumunu yansıtan el yazması kitaplar bugüne kadar saklanmıştır. Mevcut müesseseler ruhî hastalıkları tedavi etmek değil, onların toplumdan tecrit olunmasına hizmet etmişlerdir.
Fransız İhtilali’nin ilk yıllarında F. Pinel’in (1793) yaklaşım tarzı ruh hastalıklarına münasebeti kökünden değiştirmiştir. Rusya’da psikiyatri kurumlarının oluşması kendine mahsus bir seyir göstermiştir. X. asırda Kiev’de “Dilenciler, garip adamlar ve Allahseverler” cemiyeti mevcut idi. XI. asırda erotikler ve rahatsız hastalar için kliniklerde oluşturulmuş “bağlı zindanlara” karşı nefret ve tepki yaygın olarak ortaya çıkmıştır. Öyle ki; sonuçta Rusya’da ruh hastalıklarına karşı yaklaşım insancıl hale gelmiştir.
1551’de IV. İvan, akıldan yoksun insanların Stoglov Kilisesi’ne gönderilmesi hakkında bir emir vermiştir. Pyator devrinde ise, ruh hastalıklarına ait özel binalar ve hastaneler yapılması için emir verilmiştir.
1706’da Novgorod yakınlarındaki Kolmovski Kilisesi’nde “Kovulmuşlar ve Yardıma Muhtaçlar” için bina, ruh hastaları için hastahane açılmıştır. Rusya’da ilk psikiyatri hastahanesi “Dollgauz” 1776’da Riga’da oluşturulmuştur. Aynı yılda Moskova’da Yekatrina hastahanesine bağlı, psikiyatri şubesi, 1779 senesinde ise Petersburg’da Obukov hastahanesi açılmıştır.
XVIII. asırın sonunda bir çok hastahanenin bünyesinde, psikiyatri şubeleri, “aklını kaybetmişler” için özel binalar (Sarı Evler) yapılmıştır. 70. illerde toprak reformu psikiyatri kurumlarının oluşturulmasına ve yeni binaların inşasına imkan vermiştir. Çok sayıda hastahaneler yapılmıştır. Eski olanları güzelleştirilmiştir. Pavilyonlardan ibaret, koloni tipli bu hastahanelerde hastalar ağırlık derecelerine göre birbirlerinden ayrılırdı. Meşguliyet tedavisine yönlendirilirlerdi.
Psikiyatri yardımının bu yeni biçimi S. S. Korsakov, P. İ. Yakobi, P. N. Yakavenko, P. B. Kaşenko, P. N. Rahimov ve onların hem fikirleri tarafından aktif şekilde hayata geçirildi. Bununla beraber zemstvalarda psikiyatri tedavi yerlerinin yapılması ve onların güzelleştirilmesi yeteri kadar başarılı değildi.
Rusya’da ve onun eyaletlerinde psikiyatri yataklarının yerleştirilmesi de uygun olmamıştır. Hastahaneler esasen ülkenin batı kesiminde büyük şehirlerde inşa edilmiştir. Sibirya’da, Orta Asya’da ve Kafkaslar’da böyle hastahaneler pratik olarak yoktu. Kafkas bölgesinde ilk psikiyatri hastahanelerinden biri 1892 de Bakü’de teşkil olunmuştur. Şu anda aynı hastahanede kliniğimiz hizmet vermektedir.
1887’de Rusya psikiyatrlarının 1. Kurultayı’nda S. S. Korsakov “AİLE POTRANAJI” düşüncesi ile ilgili fikir ileri sürmüştü. Aile potranaji’nin tatbiki neticesinde hastaların kendi ailelerinde saklanması veya karşılıklı rıza esasına dayalı başka ailelerde yerleştirilmesi mümkün sayılırdı. Hastahane ise onlara tıbbî yardım ve para temin ederdi. Potranaj hizmetine esasen remisyon halinde olan kronik hastalar dahil edilirdi. Böylelikle ruhî hastalıkların hayli hissesi ne kendilerine ne de akrabalarına hiçbir ziyan etmezlerdi. Potranaj uygulaması, yeterli yatak kapasitesi sağlıyordu.
1911’de Rusya psikiyatrlarının ve nörologlarının Korsakov’un anısına düzenlenen 1. Kurultay’ında esas dikkat psikiyatri kurumlarının olgunlaşması ve patranaj hizmetlerinin gelecek inkişafına yöneltilmiştir.
Büyük Ekim Devrimi’nden sonra, psikiyatri kurumlaşmasının merhaleleri başladı. P. B. Gannuşki’nin teklifi ile “Hekimler Birliğinin Şûrası” isimli bir mecmua çıkarıldı. “Psikiyatri Komisyonu” oluşturuldu.
Sonraları bu komisyon, Sıhhiye Komiserliği gözetiminde Psikiyatri-Seksiyası adını aldı. Seksiyaya hastane yatağı dağılımını yeniden oluşturmak ve uzmanların yetiştirilmesi ile meşgul olmak vazifesi verildi. 1919’da Mayıs ayında Halk Komiserleri Şûrası’nın kararına istinaden bütün psikiyatrik hastalıkların tedavisi, devlet bütçesine yükletildi ve tedavi parasız oldu.
1919 Ağustosu’nda psikiyatrların ve Nöropatologların 1., 1923 senesinde ise 2. umumî toplantıları Rusya’da yapılmıştır. Kabul edilmiş karar temelinde, psikiyatri kurumlarının yeniden teşkili başlamıştır. Sovyet sıhhiyesinin esas prensibi; profilaktik tedbirleri, dispanser kurmayı, erken teşhisi ve ilk yardımın tatbik edilmesi idi.
İlk nöropsikiyatri dispanseri 1924’de Moskova Psikonöroloji Enstitüsü bünyesinde açıldı. Sonraki yıllarda dispanser bütün büyük şehirlerde ve sanayi merkezlerinde oluşturuldu. Dispanserle beraber yeni tedavi metodlarını hayata geçiren STASSİONAL yardımcı da genişletildi.
Muhtelif cumhuriyetlerdeki psikiyatri kurumları esas itibari ile Sovyet hakimiyeti yıllarında yapılmıştı. 1918 yılında Halk Sıhhiye Komserliği nezdinde Çocuk Psikiyatrisi bölümü oluşturulmuştu. Daha sonra bu kurum gelişerek; psikiyatrinin ayrı bir sahası olarak bağımsızlaşmıştır. Hazırda zeka geriliği bulunan çocuklar için özel okullar (İnternat Okullar), psikonöroloji kabinleri, bağımsız çocuk psikonörologları, dispanserleri, çocuk psikiyatristleri, hastahaneleri ve diğer müesseseler faaliyet göstermektedir.
1936’dan itibaren Moskova, Leningrad şehirlerinde acil psikiyatri merkezleri oluşturulmuştur. Şimdi bu tip kurumlar, nüfusu 150.000’i aşan tüm şehirlerde mevcuttur.
1930-1933’de V. A. Gilyanovski’nin ve M. A. Gagav’un teşebbüsü ile gündüz istasyonları oluşturulmuştu. Bu istasyonların üstün yönü ondan ibarettir ki; hastalar öğrendiği muhitin; evinin, ailesini terk etmeden istasyonlarda tedavilerini gün boyu alırlar ve akşama eve dönerlerdi.
1921’de Moskova Adlî Psikiyatri Enstitüsü kuruldu. 1980. yıldan itibaren aynı enstitü Umumi ve Adlî Psikiyatri Enstitüsü adını alır ve meşhur alimlerden biri olan Prof. V. P. Serbski’nin adını taşır.
Sovyetler’in 7 şehrinde 9 ilmî araştırma enstitüsü (onlardan üçü Moskova’da, kalanları ise, Leningrad, Kiyev, Harkov ve Tiflis’de) faaliyet göbtermektedir.
Son yıllarda psikofarmakolojinin gelişmesi ile ilgili olarak eve gönderen tedavi yaklaşımı ise, tıbbî-sosyal yeniden uygunlaşması geniş gelişme gösterir. Psikiyatri kurumlarının teşkili; birleştirici emir ve talimatlarla hayata geçirilir.
HASTAHANE KURUMU
Hastahane kurumunun esası, stasyoner tedavinin ve karışık bilirkişilik işlemlerinin yapılmasıdır. Muhtelif ülkelerin yaklaşımları da bu konuda farklıdır. Dünya Sağlık Teşkilatı’nın (WHO) bilgisine göre her bin nüfusa düşen yatak sayısı 1-1.5’a eşittir. SSRI’daki istatistiki bilgiler WHO’ın bu talebine uygun olsa bile, cumhuriyetler arasındaki dağılım ve vilayetler arasındaki dağılım dengesiz ve buna uygun değildir. Azerbeycan’da nüfusun her 1000 kişisine düşen yatak sayısı 1989 yılı itibariyle 0.9 olmuştur (yılda). WHO’nun talimatına göre her 35 stasyoner hastasına bir hekim hizmet etmelidir. Kliniki hastahanelerde bu rakam az, kronik hastalara mahsus hastalıklarda ise (hastahanede kalma süresi 100 günden fazla olursa) bu çoktur.
Hastaların, stasionda kalma müddeti; hastalığın ağırlık derecesine, teşhise ve diğer faktörlere bağlıdır. Hastaları, onların arzuları hilafına hastaneye yerleştirmek, tedaviye almak olmaz. Hekimlerin böyle hareket etmelerine kanunda gözönünde tutulan hallerde ( hasta kendi ve etrafı için tehlike oluşturur) izin verilebilir.
Sıhhiye bakanlığı 1985’de 236 nolu emrini esasen, narkolojik hizmetleri psikiyatriden ayırarak bağımsız bir alana dönüştürmüştür.
Psikiyatride olduğu gibi bütün bölgelerde hekim- narkolog ayrılmıştır. Bütün büyük şehirlerde ve yerlerde kanuna uygun olarak narkoloji dispanserleri kurulmuştu.
Bağımsız psikiyatri stasionar tedavi merkezleri 500 ve daha çok yataklı olup, muayyen nüfusa ve bölgeye hizmet ederler. Bir sıra hallerde, kronik gidişe sahip hastalıkları tedavi etmek için ayrıca hastaneler oluşturulur. Her bir dispanserin bünyesinde nisbetin hafif hastalıkların tedavisi için stasioner şubeleri oluşturulur.
Somatik hastahanelerin terkibine ruh hastalıklarını tedavi etmek için somatopsiki ve psikosomatik şubeler oluşturulur. Sınırdaki psikonörolojik hastalar (nevrozlar, reaktif haller v.s.) için hususi tedavihaneler veya şubeler oluşturulur. Böyle şubelerin somatik hastahanelerin bünyesinde teşkil edilmesi amaca daha uygundur. Bunlara ilave olarak, kronik hastalar içtimaî teminat hazırlığına tabi olan psikiyatri internatları, düşkünler evi de mevcuttur. Böyle müesseselerde hastaların tutulması daha ucuz olduğundan onların genişletilmesi, ekonomik açıdan önemlidir.
Psikiyatri kurumlarında yardımın esas yönlerinden biri de çocuklara yardım edilmesidir. Bu amaçla büyük hacimli psikiyatri hastahanelerinde çocuk şubesi oluşturulur. Bu çok hallerde ise onlar için ayrıcı hastahanelerin olması amaca daha uygun sayılır. Çocuk hastahanelerinde ve şubelerinde tedavi ile beraber hususi proğramla onlara gerekli eğitimin verilmesi de göz önünde tutulmalıdır. Bu maksatla hastaneye pedagoji çalışanları ilave edilir.
Son yıllarda psikiyatri hastahanelerinin yönetimin normal hastahanelerin yönetimine benzetmek eğilimi güçlenmiştir. Bu amaçla eski hastahanelerin yerini, 1-2 veya 3-4 yataklı odaları bulunan, medeni, grup psikoterapilerinin yürütülebileceği geniş odaları, spor salonu, meşguliyet terapisi bölümleri v.s. olan branşlar almaktadır. Bu şekilde “açık kapı” sistemi hayata geçirilir. Elbette, tam bir giriş çıkış serbestisinin olması bütün hastalar için söz konusu değildir. Ağır psikotik tablo belirtileri olan hastaların durumuna uygun ortam oluşturmak gerekir.
Çağdaş psikiyatri hastahaneleri, muhtelif teşhis laboratuvarları (umumi klinik, biyokimyevi, immunolojik, bakteriyolojik, endokrinolojik v.s.) röntgen ve EEG ünitelerinin olduğu, reanimasyon ve yoğun bakım merkezlerinin bulunduğu hastahaneler olmaktadır.
Son dönemlerde umumi somatik hastahanelerin nezdinde psikiyatri klinikleri oluşturulmaktadır. Şüphesiz böyle şubelere ihtiyaç vardır ve onların genişletilmesi takdire şayandır. Lakin şimdi öyle görünüyor ki, gelecekte de büyük hacimli (500 yataktan fazla) özel psikiyatri ve psikonöroloji hastahanelerinin olmasıdır. Kendine mahsus cihetleri ve özellikleri olan çok yönlü psikiyatrik yardımın ancak bu tip hastahanelerde tam olarak yerine getirilmesi mümkündür.
HASTAHANE DIŞI KURUMLAR ve HİZMET
Psikiyatri kurumlarının esasını dispanser hizmetleri teşkil eder. Çağdaş psiko-nöroloji dispanserleri (PNP) bütün hastaları kabul eder. Onlara konsültatif, diognostik ve tedavi yardımını verir. Gerekirse işe yerleştirir ve yaşama şartlarını iyileştirir, bilirkişi hizmetleri verir v.s.... PND nazarında hastaların yeniden iyileşmesini temin etmek amacıyla tedavi etmek, meşguliyet terapisi yapmak, gündüz ve akşam stasionerleri oluşturmak ve profilaktik tedbirler almak görevidir. Hizmet ettiği sahanın ahalisi arasında ruh hastalıklarını zamanında teşhis etmek için PND, o bölgenin diğer tedavi- profilaktika kurumları ile bağlantı oluşturur. Ayrıca kendisi ahali arasında sağlık eğitimi, profilaktik tedbirler ve diğer bir takım işleri yapar. PND aynı bölgeye hizmet eden psikiyatri klinikleri ile sıkı bir iletişim içerisinde olmalıdır.
Böyle bir sıkı ilişki, hastalar üzerindeki tedavi ve nezaret etmeğe yapılan profilaktik tedbirlerin yaralarının yükselmesini sağlamak için geçerlidir. Dispanserlerin başlıcı fonksiyonlarından biri de ruh hastalarına koruma (hamilelik) ve patronaj hizmeti göstermektir.
Patronaj hizmetinin esas vazifesi iş kabiliyetini kaybeden, emek stajı olmadığı için maaş alamayan ve ruhsal vaziyetine göre stasionara yerleştirilmeyin hastalara nezaret etmek ve maddi yardım göstermektir. Patronaj hizmetine ihtiyati olanları, hususi patronaj komisyonları belirlemektir. Patronaj’ın iyi teşkili aynı zamanda yataktan istifade imkanı vermektedir.
Önceleri oluşturulan bölgeler PND’ler yaşayış bölgelerinin uzaklığı ile ilgili olarak kendi işlerini belirlemelidirler. Hazırda nüfusu az olan bölge ve şehirlerde (100.000’e dek) P.N.D.’in fonksiyonunu ifade eden psikiyatri kabinlerin teşkil olunur. Son yıllarda fabrikalarda, büyük sanayi müesseselerinin nezdindeki tıbbî-sanitarya bölümlerinde (T.S.B.) psikiyatri kabinleri oluşturulmaktadır. Böyle kabinler ahaliye daha yakın ve psikiyatri müesseseleri kenarda olduğu için muayyen üstünlüğe haizdir.
Bazı hafif psişik bozukluklarda (nevrozlar, reaktif haller, psikosomatik hastalıklar v.s....) tutulanların bu kabinleri gelmesi ve tedaviye alınması hayli kolaylaşmıştır. Ruh hastalırının yüzde kaçının dispanserlere gönderilmesi, onların tedavisi, profilaksisi ve rehabilitasyonu tedbirlerini almak aynı müessesenin esas görevlerindendir.
Hastahane dışındaki psikiyatri yardımının esas biçimlerinden biri ilk yardımdır. Bu maksatla ilk ilkyardım istasyonlarına hususi hekim ve sağlık işçileri, onların hizmet sahasında yaşayan nüfusun sayısına göre tesbit edilir. (Her 150-200 bin ahali için bir birim kurulur)
Son yıllar PND’in bünyesinde emek rehabilitasyon merkezleri oluşturmak teşebbüsü geniş yayılmıştır. Kendi tedavi etmek imalathaneleri olan dispanserler bu sahada büyük işler görmek imkanı elde eder. Bazı şehirlerde (mesela; Kaluga, Tomsk) tedavi-emek imalathaneleri sanayi müesseselerini şubeleri gibi oluşturulmuştur. Muafık kanunlar çerçevesinde, köy yollarında köy tasarrufatı işleri de yapmak mümkündür. Hastaları çalışmaya gönderirken, hastalığın şiddeti, ruhsal kusurun derecesi, şahsın hangi iş için yararlı olması, fiziki sağlamlığı v.s. nazara alınmalıdır. Hastahanelerin dışında rehabilitasyon işlerinin yapılmasında aile içi ilişkilerin özellikleri mutlaka öğrenilmelidir.
Sosyal rehabilitasyon sisteminde gündüz istasyonların ehemmiyetinin özel bir önemi vardır.Böyle istasyonların olması hastayı ihata eden yıllarca öğrendiği sosyal çevreden, aileden ayrılmadan aktif tedavi ve rehabilitasyon tedbirlerinin yapılmasına imkan tanır.
Gündüz istasyonları hastane ile dispanser arasında geçit teşkil eden kurumlar olmakla, bir takım tedavi işlemlerinin yüksek seviyede icra etmek imkanına sahiptir. Gündüz istasyonları bir sıra “açık kapı” sistemi teşkil edip hastalara müsbet psikolojik tesir gösterir. Böyle istasyonlar, bir kanun olarak sabah saat 0800den 1500 kadar (bazen1700ye kadar) faaliyet gösterir.
Hastaları lazım gelirse Gündüz istasyonlarından adi istasyonlara ve aksine taşımak, böylelikle de onlar için optimal şartlar oluşturma tedavi ve rehabilitasyon işi için geniş imkanlar oluşturur.
İŞ YAPABİLME KABİLİYETİNİN TESBİTİ
Ruh hastalıkları, iş yapabilme kabiliyetinin, kısa müddetli ve uzun müddetli (bazen daimî) kaybedilmesine sebep olabilir. Şahsın iş yapabilme kabiliyeti her bir hastalık durumunda, dikkatli bir muayene neticesinde tesbit edilmelidir. En mühim vazifelerden biri de kaybedilmiş iş yapabilme kabiliyetinin derecesinin tesbit edilmesi ve hastayı çok kısa bir süre içinde normal olarak işine dönmek için optimal şartları oluşturmaktan ibarettir. Bilirkişi görevi yerine getirirken hastanın, hastalık derecesinin ne kadar olduğu, malulen emekliye sevkedilip sevkedilmeyeceği veya işe gönderilip gönderilmeyeceğini tesbit eder.
İş yapabilme kabiliyetini geçici olarak kaybeden ruh hastalarına 6-8 ay civarında sağlık raporu düzenlenerek tedavileri ve dinlenmeleri sağlanır. Bu süre sonunda tekrar muayene edilen hastanın durumuna göre yeni tedbirler alınır. Eğer iş yapabilme kabiliyeti yoksa, sakatlık derecesi tayin edilir.
1. grup sakatlık derecesi, iş yapabilme kabiliyetinin tam olarak kaybedildiği ve dışardan bakım ve yardıma muhtaç ruh hastalarına verilir.
2. grup sakatlık derecesi, iş yapabilme kabiliyetinin kaybedilmesine bakmayarak, kişinin kendi ihtiyaçlarını kendi karşılayabileceği ruh hastalarına verilir. Bu tip hastalar, kamu talimatçısının gözetimi altında sade işler görmeye muktedir olabilir.
3. derecedeki sakatlıkta ise, iş yapabilme kabiliyetinin kısmî olarak kaybı söz konusu olan ruh hastalarına verilir. Bu tip şahıslar, bir kaide olarak, hafif işlerde çalıştırılır ve iş yapabilme kabiliyeti devam ettirilir.
Sakatlık derecesinin tayin olunması, İçtimaî Teminat Bakanlığı’na bağlı olan uzmanlaşmış hekimlerden oluşan Bilirkişi Komisyonları’nca belirlenir. Bazı durumlarda, ruh hastalıklarının sakatlık derecesinin tayininin kırsal kesimde ve küçük şehirlerde oluşturulan umumî komisyonlar da halledebilir. Bu tip komisyonların içine psikiyatristlerin dahil edilmesi amaca uygundur. Yasalara göre 3. ve 2. dereceden sakatlık her yıl, 1. dereceden sakatlık ise iki yılda bir tekrar tesbit edilir.
ADLÎ PSİKİYATRİ UYGULAMALARI
Adlî psikiyatrinin vazifesi, ruhî hastalıkların sebep ve özelliklerini öğrenmenin yanında hastalıkla ilgili bozuklukları olan şahısların suç işleme sorumluluğu ve kişilik haklarını tesbit etmektir. İçtimaî olarak tehlikeli olmuş veya suç işlemiş bir bireyin, ruh dengesinden şüphe edilirse, onu adlî psikiyatrik muayeneye göndermek gerekir. Bu tip hareket yapan bir şahıs, ruhî bozukluk içerisinde bu eylemleri yaparsa adlî psikiyatri kurumunun raporuna istinaden, bu şahsın işlediği suçtan sorumlu tutulmaması ve tıbbî muayene ve tedavi altına alınmasına karar verilir.
Azerbeycan Cumhuriyeti’nin Ceza Hukuku’nun 11. maddesi ve diğer maddelerinde tanzim edilen bu kanunlar bütün Sovyet Cumhuriyetleri’nin ve çoğu devletlerin kanunlarında mevcuttur. Suç işlemiş ruh hastalarının islah tedbirleri ve zorunlu tedavisi Sağlık Bakanlığı nezdinde olan özel ve umumî hastahanelerde icra olunur. Şu anda bu tip hastalar için üç çeşit hastahaneler oluşturulmuştur. Birincisi, ciddi, ikincisi güçlendirilmiş, üçüncüsü ise İçişleri Bakanlığı’nın yardımından istifade etmeden, hastahanenin kendi şartları içinde olan bölümlerdir. Bu tip hastahane veya şubelerin çalışma prensipleri, özel bir mevzuatla yürütülür.
Zorunlu tedavi altında olan bütün hastalar her 6 ayda bir sağlık komisyonu tarafından muayeneden geçirilir. Gerekirse zorunlu tedavinin süresi uzatılır. Hastahane sağlık kurulunun kararı ile zorunlu tedavinin sona erdirilmesi söz konusu olduğunda, bölgenin baş psikiyatristinin göndermesi ile mahkeme heyeti tarafından sonuçlandırılır. Adlî psikiyatri bilirkişi komisyonları suç esnasındaki bilinçlilik meselesini de halletmek için muayeneler yaparlar. Ruhî hastalığa sahip suç işleyen şahıs çoğu durumlarda şuurlu olabilir. Her hastalık şuursuzluk oluşturacak diye birşey söz konusu değildir. Ülkemizde şuursuzluk (anlagsızlık) yasalar çerçevesinde, mahkemenin hükmü ile karara bağlanır. Azerbeycan Ceza Hukuku’nun 11. maddesinde: “İçtimaî olarak suç işlediği zaman şuursuz olan, yani kronik ruhî hastalık, psişik faaliyetin geçici olarak bozulması, zeka geriliği veya hastalık neticesinde kendi yaptığı hareketleri idrak edemeyen veya kendini idare etmek kabiliyetinde olmayan şahıs şuursuz (anlagsız) kabul edilerek, suç mesuliyetinden çıkartılır. Böyle şahısların tıbbî karakterli zorunlu tedavi tedbirleri tatbik edilir” denmiştir. Şuursuz sayılan adamlar için vasî tayin olunabilir. Vasiler ise, kendilerine yüklenen sorumluluk ve vazifeleri yerine getirmezlerse veya hastadan suistifade ederlerse suç işlemiş kabul edilerek gerekli yasal işlem yapılır.
Ruh hastalarının şuursuz olduğu konusunda, yasal bir hüküm çıkarmak için, ayrı ayrı vatandaşlar, yakın akrabaları ve kamu yönetimi, ilgili mahkeme ve kurumlara başvurarak dava açmak hakkına sahiptirler. Bunun terside söz konusudur. Böyle bir başvuruda şahsın ruh sağlamlığı tespit edilirse, daha önce tayin edilmiş vasilik lağv edilir. Şuursuz kabul edilen hastalar, kendi emlak ve eşyalarına, aynı zamanda irsen geçmiş şeylere sahiplik hukuklarını kaybetmemekte, ancak vasilerin nezareti altında kullanmaktadırlar.
Şu andaki yasalara göre, ruh hastaları etrafındaki insanlar için tehlikeli olduklarında, zorunlu olarak hizmet veren stasioner tedavisine gönderilir. Zaman zaman bu tip hastaların, gönüllü olarak hastahaneye yattıkları gözlenmektedir.
Bu kurum ile ilgili mevzuat: “Psikiyatri yardımının gösterilmesi kaideleri ve şartları hakkında esasname” ve “Vatandaşların ilkin psikiyatrik muayenesi kaideleri hakkında talimat.”
ASKERÎ PSİKİYATRİ BİLİRKİŞİLİĞİ
Bu bilirkişi komisyonları, bir kaide olarak, psikiyatri dispanserlerinin ve hastahanelerinin bünyesinde teşkil edilir. Onların vazifesi vatandaşların askere alınmasının yararlı olup olmamalarını tespit etmektir. Vatandaşların askere gönderilmeleri yasalara uygun bir şekilde yapılır. Sağlık kurullarının görüşü ile tertip edilen rapor, askerî komisyona gönderilir.
Kaynaklar:
1. İsmayılov N., Özakkas T. Psikiyatri Azerbaycan Tıp Eğitiminde Psikiyatri 1998 Özak yayınevi. İstanbul Sayfa:89-99
2. Vatandaşların İlk Psikiyatrik Muayene Kaideleri Hakkında Talimat (Sıhhiye rehber organının 21 Mart 1988. ile 225 nolu emrine ek: 16)
Bu makale “36. Ulusal Psikiyatri Kongresi 03-07 EKİM 2000 Adora Golf Resort Hotel / Belek Antalya Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği özet kitabı Sayfa: 86”
Bu çalışma sözel bildiri olarak sunulmuştur.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi
[2] Azerbaycan Tıp Üniversitesi Psikiyatri Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi
Last modified: Monday, 28 January 2013, 2:21 AM